Geçtiğimiz aylarda, merkezi İspanya’da bulunan “Uluslararası Ozon Terapi Bilimsel Komitesi” tarafından “Ozonun COVID-19’da potansiyel kullanımı” adlı bir makale yayımlandı. Virüslerin neden olduğu diğer enfeksiyonlarda ozon terapinin yüksek etkinliğe sahip olduğu bilindiği için şu anda Çin’de ozon terapinin COVID-19 enfeksiyonunda kullanılması ile ilgili en az üç klinik araştırma yürütülüyor. Komite, ozonun potansiyel faydalarını şöyle sıralıyor:
• Ozon hücreleri yaşlandıran, hastalandıran ve yaşam süresini kısaltan süreçleri (oksidatif stresi) baskılayıp hücrelerdeki dengeyi sağlıyor.
• Ozon, vücutta bağışıklık sisteminde görev alan bazı doğal maddelerin üretimini artırıyor.
• Ozon, hayati organlara kan akışını artırıp dokuların oksijene doymasını sağlıyor.
• Ozon, bölgesel olarak uygulandığında vücudun kendi kendini aşılaması sağlıyor.
• Ozon, virüs bulaşmış ortamların ve dokuların dezenfekte edilmesinde fayda sağlıyor.
Daha güçlü bir bağışıklık sistemi, enfeksiyon hastalıklarına karşı daha fazla direnç, daha fazla arınma, daha güçlü bir beyin daha az gerginlik, stres ve depresyon için ozona ihtiyacımız var.
B12 vitamini: Vücudun güç kaynağı!
Sizlere özellikle beyin ve bağışıklık fonksiyonlarımızı besleyen çok önemli kaynaklarından birini tanıtmak istiyorum: B12 vitamini…
DNA sentezi, sinir sistemi, hafıza, dikkat ve konsantrasyon gibi beyin fonksiyonları ile bağışıklık sisteminin güçlenmesi gibi birçok metabolizma faaliyetinde görev alanB12 vitamini kırmızı kan hücrelerimizin olgunlaşması için de gereklidir. Birçok vitamin hem bitkisel hem de hayvansal besinlerde bulunabilirken B12 vitamini sadece et, süt, süt ürünleri ve yumurta gibi hayvansal gıdalarda bulunur. B12 vitamininin sindirim sisteminden emilmesi için midede üretilen özel bir proteine bağlanması gerekir. Bu nedenle yediğimiz hayvansal besinlerdeki B12’yi de vücudumuza kazandırmakta zorluklar çekebiliyoruz. Kas içine enjeksiyonlar vücudumuza B12 vitamini kazandırmanın en etkin yoludur.
Yorgunluk, bitkinlik, depresif ruh hali, unutkanlık, konsantrasyon zorluğu, dikkat dağınıklığı, ellerde ve ayaklarda uyuşma ve karıncalanma, geceleri artan kramp probleminiz varsa B12 vitamini eksikliğiniz olabilir. O halde ne yapalım? Mutlaka B12 takviyesi yaptıralım. B12 düzeyimizi mutlaka 500’ün üzerinde tutmalı ve 700 – 900 arasındaki ideal aralığa taşımaya çalışmalıyız.
D vitamini Sağlık Kaynağı
Sizlere vücudumuzdaki bağışıklık genlerinin patronunu tanıtmak istiyorum: D vitamini…
D vitamini adeta bir anahtar gibi davranarak bağışıklığımızı yöneten genlerin kapısını açar ve o olmadan bağışıklık gücümüzü sağlayan genlerimiz yeterince çalışamaz. D vitamini düzeyi 10’un altındaysa ileri derecede düşük, 20’nin altındaysa çok düşük, 30’un altındaysa düşük, 50’nin altındaysa hafif düşük olarak değerlendirilir. Hedefimiz D vitamini düzeyini 50-80 aralığına taşımaktır. 80’in üstü gereksiz, 100’ün üstü ise önerilmeyen D vitamini düzeyleridir.
9 ağustos 2020’de Journal of Endocrinological Investigation dergisinde yayımlanan bir klinik çalışmada, COVID-19 nedeniyle yoğun bakıma veya entübasyona gereksinim duyanların %60’ından fazlasında D vitamini düzeylerinin 30’un hatta 20’nin altında olduğu görüldü. Yani D vitamini düşük olanlarda Covid-19 enfeksiyonu çok daha ağır seyrediyor.
Yaşlanmaya ve paslanmaya karşı
doğal destek: glutatyon!
Bugünlerde herkes onu konuşuyor. Sağlığına önem verenler glutatyon desteği alıyor. Sağlıklı yaşama gönül veren Hollywood yıldızlarıyla başlayan glutatyon akımı, tıptaki gelişmeleri izleyenlerin ve en doğru destekleri almak isteyenlerin vazgeçilmezi oldu. Bilinen en güçlü antioksidanlardan biri olan glutatyonu daha yakından tanımak için Nişantaşı Vitalica Wellness’ta Uzm. Dr. Berk Cantimur ile konuştuk.
Berk Bey, glutatyon nedir, vücudumuza sağladığı en önemli katkılar nelerdir?
Vücudumuzda sürekli olarak devam eden 2 süreç var: yaşlanma ve paslanma! Bu süreçlerin en önemli sorumluları da hücrelerimizin merkezinde bulunan DNA’dan, hücrelerimiz içindeki yapılardan ve hücre zarından elektron çalarak onları hızla yaşlandıran ve paslandıran kötü moleküller, yani serbest radikaller. Vücudumuzda her gün bu kötü moleküllerden milyonlarcası üretiliyor, hatta bir yılda üretilen serbest radikal miktarı birkaç kiloyu buluyor. Bu kötü moleküller, hücrelerimizin yapısını bozup onları yıpratıyor, kronik hastalıklara yakalanmayı ve yaşlanma sürecini hızlandırıyor. Glutatyon vücudumuzda da üretilen ve üç proteinden oluşan bir yapı. İşte burada devreye girerek zararlı serbest radikalleri avlayıp yok ediyor, güçlü bir antioksidan etki gösteriyor. “Antioksidanların şefi” olarak tanınan glutatyon katalaz, peroksidaz, C vitamini, E vitamini, alfa lipoik asit, koenzim Q10, selenyum ve magnezyum gibi diğer antioksidanları yönetiyor ve onlarla ekip çalışması yapıyor.
Glutatyonun önemli bir detoks desteği olduğunu biliyoruz, bunu nasıl yapıyor?
Glutatyon sadece serbest radikalleri yok edip yaşlanma ve paslanma süreciyle savaşmıyor. Konu detoks olunca da ilk sıralarda yer alıyor. En önemli detoks organımız olan karaciğerdeki arınma süreçlerinin önemli bir oyuncusu olarak görev alıyor. Bildiğiniz gibi, bizi zehirleyen, sinir sistemine zarar veren ve kansere yol açabilen “ağır metallerden” uzak durmaya çalışıyoruz ki bu ağır metaller arasında cıva, arsenik, kadmiyum ve bakır var. Glutatyon ağır metalleri, meyve ve sebzelerden uzaklaştırmaya çalıştığımız kimyasal kirleri, yine hepimizi korkutan et ve süt ürünlerindeki hormonları ve antibiyotikleri temizleyip organizmayı bu zararlı maddelerden arındırmaya yardımcı oluyor. Sigaradaki zehirli maddeleri ve serbest radikalleri yok etmeye yardımcı olan glutatyon, antioksidan gücüyle aktif ve pasif içicileri sigaranın zararlarından korumaya destek oluyor.
Glutatyonu nasıl alalım?
Sağlıklı bir erişkinin bedeninde sadece 10 gram kadar glutatyon var. Gltutayon üretimini en çok artıran besinler arasında lahanagiller, soğan, sarımsak, roka, hardal otu, ıspanak, brokoli, bamya, kefir, yoğurt, yumurta, badem, ceviz ve deniz ürünleri sayılabilir. Ne yazık ki, gıdalarla alabileceğimiz glutatyon miktarı günde en çok 100-150 mg civarında. Glutatyon içeren besin takviyelerini almak veya glutatyon üretimini artıran çinko, selenyum, C vitamini, alfa lipoik asit, E vitamini, ve zerdeçal gibi takviyeleri almak da fayda sağlıyor. Günümüzde, glutatyonun direkt kana verilmesini ve böylece hücrelere kolayca ulaşmasını sağlayan damadan uygulamalar da tercih ediliyor.
Damardan glutatyon aldıktan sonra enerjimizin yükselmesinin nedeni nedir?
Glutatyon, hücrelerimize enerji üreten mitokondrilerin fonksiyonlarını destekliyor. Böylece, kas gücünü ve verimliliğini artırmaya yardımcı oluyor. Bu nedenle glutatyon aldıktan sonra kendimizi daha iyi hissediyor ve belirgin bir dinamizm kazanıyoruz. Glutatyona doyan mitokondriler rahatça enerji üretiyor, hücrelerde, dokularda ve tüm vücutta enerji artıyor.
Kendiniz de glutatyon takviyesi alıyor musunuz?
Tabii ki… Güçlü antioksidan etkiyle daha az paslanma ve yaşlanma, daha güçlü bir bağışıklık sistemi, daha fazla arınma, kansere karşı daha güçlü bir bariyer, daha fazla enerji, daha sağlam kaslar, daha sağlıklı bir kalp, daha az yıpranan akciğerler ve daha az alerjik problem için glutatyon desteğine ihtiyacımız var.