Prof. Dr. Gülaçtı TOPÇU‘nın Anadolu mezarlarındaki bitki kalıntılarından günümüze kadar olan dönemde Tıbbi ve Aromatik Bitkiler‘in kısa tarihsel süreci Erzincan Üniversitesi tarafından gerçekleştirilen Tıbbi ve Aromatik Bitkiler Üzerine Araştırmalar sonrasındaki kitapçıkta yayınlandı.
Bezm-i Alem Üniversitesi Eczacılık Fakültesi‘nden Prof. Dr. Gülaçtı TOPÇU’nun bu kitapçıktaki koka yaprağından, aspirine kadarki kısa tarihsel değerlendirmesi şöyle:
“Koka Yaprağının Etkin Alkaloidi: Kokain
1860 yılında Göttingen Üniversitesi’nde Albert Niemann koka yapraklarından izole ettiği alkaloite kokain (Cocain) adını vermiştir. Viyana’da Sigmund FREUD yayınladığı Coca Papers makalesinde kokainin uyarıcı etkilerinden bahsederek bu bileşiğin morfin bağımlılığına antidot olabileceğini ileri sürmüştür, fakat tam tersine bu sefer de kokain bağımlılığı gelişmiştir. And Dağları’nda yaşayan yerliler hala kokain kullanırlar.
Salix-Aspirin
Hippocrates (Greece) ağrıları dindirmek için söğüt ağacı (Salix spirea) kabuğunu kullandı.
18.yy’nin sonlarında Edward Stone İngiltere’de romatizmayı kabuğuyla tedavi etti. 1826 Salisilik asit söğüt ağacından izole edildi 3500 yıllık bir kullanıma sahip). 1859 Adolph Kolbe salisilik asitin yapısını aydınlattı ve Bayer’de sentezledi. 1897 Felix Hofmann asetil salisilik asiti sentezledi ve Bayer patentledi.
Haşhaş bitkisinin vatanı Anadoludur, buradan Akdeniz havzasına yayılmıştır.
Morphine ilk kez 1804 de Alman eczacı Friedrich Wilhelm Adam Sertürner tarafından
haşhaştan Papaver somniferum) izole edildi ve Greek god Morpheus’un adı verildi. 1853’den
tibaren deri altı şırıngasıyla yaygınlaşmaya başladı ve “American ivil War” (1861 1865)
sırasında 400,000 askerin morfin bağımlısı olduğu ifade edilmiştir.
Bir Halk İlacından Bugünün Kalp İlacına: Digitalis
Dünyanın en mükemmel pompası kalbimizin ilacı Digitalis glikozitlerini öyküsü 16. yy’d
başlar. O dönemde kalp ritminin bozulmasının vücutta ödemlerin oluşmasına sebep olduğu
bilinmiyordu. Digitalis (yüksükotu) bitkisinin tedavide kullanılışından bahseden ilk kaynak İngiliz John Gerard’ın 1596’da yayımlanan The Herbar or General History of Plants isimli botanik kitabıdır. Bu kitapda, su ve şarap ile kaynatılan yüksükotunun bazı iç organlarının rahatsızlığına iyi geldiğinden bahsedilmektedir.
Orta Çağdan Günümüze: Ergo Alkaloitleri:
İnsanlar için en ağır zehirlenmeler besinlere bulaşmış mikroorganizmalardan kaynaklanmaktadır. Mantarların içerdiği mikotoksinlerin sebep olduğu zehirlenmeler bunların en tehlikelisidir. Tarihte en çarpıcı örnek Claviceps purpurea mantarının çavdar başakları üzerinde yaptığı çavdar mahmuzu (Secale cornutum) denen oluşumların una karışmasıyla ortaçağda görülen büyük salgınlardır. Bugün rahim kanamalarını durdurmak için ve migren tedavisinde başarıyla kullanılan ergo alkaloitleri ortaçağın korkulan hastalığından ortaya çıkmıştır.”