1971 yılında kurulan TÜSİAD, Türkiye’nin önde gelen girişimcilerinin ve iş dünyası yöneticilerinin oluşturduğu gönüllü bir iş dünyası kuruluşudur.
TÜSİAD, üyelerinin temsil ettiği kuruluşlar itibariyle Türkiye ekonomisinde üretim, katma değer, kayıtlı istihdam ve dış ticaret gibi alanlarda önemli temsil yeteneğine sahiptir.
Çalışmaları ile rekabetçi piyasa ekonomisi, sürdürülebilir kalkınma ve katılımcı demokrasi anlayışının benimsendiği bir toplumsal düzenin oluşmasına katkı sağlamayı amaçlar.
Genel Merkezi İstanbul’da olan TÜSİAD’ın Ankara’da temsilciliği, Brüksel, Washington D.C., Berlin, Londra, Paris’te uluslararası temsilcilikleri, Çin, Silikon Vadisi ve Körfez ağları bulunmaktadır.
TÜSİAD, Avrupa özel sektörünün temsilcisi olarak kabul edilen şemsiye örgüt Avrupa İş Dünyası Konfederasyonu’nun (BusinessEurope) 1987 yılından bu yana üyesidir.
Kamu dışı milli gelirin yarısını (%50) oluşturur
Üyeleri 4,500’e yakın şirketi temsil eder.
TÜSİAD’ın Tarihsel Gelişimi
TÜSİAD’ın tarihi gelişimi ve mücadelesi, Türkiye ekonomisinin bir kapalı ekonomiden küresel rekabete evrilmesi serüvenine ışık tutar şeklinde açıklayan TÜSİAD yetkilileri, TÜSİAD’ın tarihsel gelişimini şu şekilde açıklamaktadırlar:
“Türk girişimci profilinin ortaya çıkması, özel sektörün bir iktisadi sınıf olarak serpilmesi, Türkiye ekonomisinin önce ticarette sonra sermaye hareketlerinde liberalleşmesi, rekabetçi bir piyasa ekonomisinin kurum ve kurallarının çalıştırılması ve en nihayetinde Türkiye’nin AB üyeliği sürecinin resmiyet kazanması aşamalarında TÜSİAD, gönüllü ve bağımsız bir iş dünyası örgütü olarak sürekli öncülük görevi üstlendi, kalkınma sürecinin tüm aşamalarında bir çözüm ortağı gibi çalıştı, mücadele etti.
TÜSİAD, kalkınma sürecinin önemli taşıyıcı kolonları olan demokratik standartların güçlendirilmesi, büyümenin en önemli tetikleyici olan nitelikli eğitim ve Türkiye’de büyümenin önemli bir yapısal sorunu olan bölgesel kalkınma alanlarında önemli projeleri Türkiye gündemine taşıdı.
TÜSİAD kalkınma ve rekabet başlıklarını Türkiye’nin gündemine dünya ile yarışırcasına erkenden sokabilmeyi başarmış bir kurumdur: TÜSİAD’ın ticarette dışa açılmayı önerdiği dönem 1970’lerin ilk yıllarıydı, o günkü adıyla AET’ye, bugünkü AB’ye üyeliği gündeme taşıdığı dönem 1970’li yılların ikinci yarısına denk gelir; bugün gündemi meşgul eden Merkez Bankası bağımsızlığından bahsettiğinde ise yıl 1979’dur. Devletin ekonomideki ağırlığını azaltılması, sermaye hareketlerinin liberalizasyonu 1980’li yıllarda TÜSİAD’ın da destekleriyle kamuoyunda tartışılan konulardır. TÜSİAD’ın Sosyal Güvenlik sisteminin sürdürülebilirliğine kapsamlı bir rapor ile dikkat çektiğinde, yeni bir Anayasa ihtiyacını gündem taşıdığında, ”Cumhuriyet’in 100. yılında Türkiye Ekonomisi” seminerini gerçekleştirdiğinde ise dönem 1990’lı yılların ikinci yarısını göstermektedir.
Fikir Üreten Fabrika TÜSİAD
TÜSİAD’ın sürdürülebilir kalkınma, refah toplumu ve demokratik standartlar bağlamında kalkınma evrelerine 47 yıl içinde sunduğu katkılar, 10’ar yıllık zaman aralıklarına sığıyor. İçinde bulunduğumuz son 10 yıllık dönemde hedef, kalkınma sürecinin tüm boyutlarını yatay kesen AB uyum sürecinin tamamlanmasıdır. Bu süreç, sanayi devrimlerinin 4.’sü olan ”Sanayi 4.0” evresinin yakalanması, kapsayıcı büyüme anlayışının, gençlik, kadın ve KOBİ’ler gibi stratejik unsurları içselleştirerek büyüme sürecine kazandırılmasını içeriyor.
1970’li yıllarda, dönemin çok ötesinde bir vizyon ile ve kurucuların o günkü tabiriyle ‘‘Fikir Üreten Fabrika” kimliği ile kurulan TÜSİAD zaman içinde bir düşünce kuruluşu yapısına evrilmiştir. Bu yönüyle kurum içinde bulunduğu ekosistemi etkilemiş, Türkiye’de sivil toplumu anlayışının evrensel normlarda gelişimine katkı sağlamış, iş dünyasının Türkiye’nin her bölgesinde örgütlenmesine olanak sağlayan,TÜRKONFED – Türk Girişim ve İş Dünyası Konfederasyonun oluşumuna katkı sağlamıştır.
TÜSİAD ”fikri hür, vicdanı hür” girişimci üyelerin vizyonu ve yarım yüzyılda oluşturulduğu kurumsal hafıza ile, Türkiye’nin küresel ölçekte rekabet eden, bölgesinde ve dünyada refah toplumu olarak referans niteliği taşıyan bir ülke olması için çalışmaya, üretmeye, yatırım yapmaya, istihdam yaratmaya, daha iyi için yarışmaya devam edecektir.